Hikâye: Kelebeğime
Benim adım Gülsima. Bugün dünya ile tanışacağım ilk gün. Annemin kalbinin sesini çok dinledim. Onu çok seviyorum. Babam annemi gördüğü zaman ona her zaman “birtanem” der. Artık babamın birtanesi sadece annem olmayacak.
Benim adım Gülsima. Bugün dünya ile tanışacağım ilk gün. Annemin kalbinin sesini çok dinledim. Onu çok seviyorum. Babam annemi gördüğü zaman ona her zaman “birtanem” der. Artık babamın birtanesi sadece annem olmayacak.
Bugün onlar beni ilk kez görecek, ilk kez annem bana dokunabilecek. İlk kez babam beni öpebilecek. Annemin beni gördüğü ilk an kalbinin dakikada atışının doksan kere olduğuna yemin edebilirim. Canım babam ilk kez babalık duygusunu hissediyor ve yüzü kocaman gülümsüyor. Adımın gülsima olması, kocaman bir listeden Mehmet abimin seçmesi ile olmuş. Gül yüzlü gülsima demişler bana. Çiçek gibi bir aile de açtım gözlerimi. İlk üç ayda etrafımı tanıyordum. Biricik annemin kokusuna ve babamın öpücüklerine doyamıyordum. Evimize bir gün misafir geldiğinde, kendi çocuğu da benimle aynı ayda doğmuş ve o çocuk sağa sola dönebiliyormuş. Gülsima neden dönemiyor dediklerini hatırlıyorum. Bunu henüz bende bilmiyordum. Annemin gülen yüzü ben 6 aylık olduğumda yavaş yavaş solmaya başladığını daha dün gibi hatırlıyorum. Annem çok endişeli, babam ise sorunun ne olduğunu bir türlü anlayamıyor. Dönemiyorum, kafamı dahi başka bir yöne çeviremiyorum. Etrafım da neler oluyor hissedemiyorum. 1 yaşına geldiğimde ise 2 yaşındaki kuzenim Sena, benim hiç bir şey yapamadığımı, görüyor yanıma geliyor, benimle konuşuyor, bana oyunlar anlatıyor, ve benim ona cevap veremediğimi gördüğünde ise “Gülsima benimle neden konuşmuyor bana küs mü?“ diye ağlayarak Hatice yengemin eteklerine sarılıyor.
Canım kuzenim, senle küs değilim bende seninle konuşmak istiyorum oynamak istiyorum ama yapamıyorum. Bende ne olduğunu bende bilmiyorum. Ne olursun küsme bana. Sena beni duymuyor, fakat vazgeçmiyor kollarımdan tutarak beni kaldırıp oyun alanına getirmeye çalışıyor, ağır olduğum için vazgeçerek oyuncakları benim yanıma getiriyor ve benimle oyun oynuyor. Sena benim ilk oyun arkadaşım, ilk dostum, bana derin bir sevgi hissediyor biliyorum. Annem o günlere yakın bir günde ayaklarını uzatıp ağlayarak, benim çocuğum bana acıktım demiyor, benim çocuğum susadım demiyor, benim çocuğum diğer çocuklar gibi neden konuşmuyor neden derdini anlatmıyor diyerek hüngür hüngür ağlıyor yengelerimin ve babaannemin yanında.
Canım annem, acıktım, susadım, koşmak istiyorum, emeklemek istiyorum, sana sarılmak istiyorum ne olursun ağlama. Bir gün annem ve babam gizlice beni hastaneye götürme kararı aldılar ve doktardan duydukları şeyler karşısında şoka uğradılar. Ben çok özel bir çocukmuşum. Misal 5 yaşındayken gelişimimim geç olacağı için 1 yaşındaki bir bebekle eş değer, 30 yaşındayken ise çocuk gibi olacakmışım. Annemle babam o hastanenin çıkışın da hiç konuşmadılar. Seyhan nehrine sürdüler arabayı bir bankta hüngür hüngür ağladılar. Dertlerini kimselere anlatamadılar. “Ne yapacağız, çocuğumuz bize hiç anne baba demeyecek mi? Konuşamayacak mı bize sarılmayacak mı okula gidemeyecek mi ?” Bunları tekrarladılar. Çevredekilerden bir süre daha gizlediler fakat 2 yaşına geldiğimde bir çuval misali nereye bırakılırsam orada kalıyordum. Kıpırdamıyordum. 3 yaşına geldiğimde ise çevredekiler bende ki sorunun farkındaydı. Hiç unutamadığım annemin canını çok yakan bir olay olmuştu. Kuzenim Sena’ya 4 yaşındayken eline sopa verilerek gülsimaya vur diye öğretiyorlardı. Sena bana vurdu mu vurmadı mı hatırlamıyorum. O da çocuk olduğu için hatırlamıyor fakat bu lafı öğrendiği gün yaşı on sekizdi ve ağlayarak benim ellerimi öptüğünde vurup vurmadığımı hatırlamıyorum ama ne olursun beni affet dediğini hatırlıyorum.
Can dostum, tek arkadaşım ilk oyun arkadaşım Sena. Babam bana yapamadığı her şeyi Sena’ya yaptı. İlk defterini kalemini çantasını babam aldı. Babalık duygusunu benle yaşayamadığı her şeyi Sena’ya verdi. Canım kuzenim de de eksik olan parça bir babanın varlığıydı. Sena’ya amcası baba, Sena da amcasına evlat bana da kardeş oldu. Bir gün özel eğitimdeyken 5 yaşında yeni yeni yürümeyi öğrendiğim zamanda annemi öğretmenim aradı çünkü ben bir kelime de olsa konuşabiliyordum “sizde Sena diye biri var mı ?” Diye soruyordu öğretmenim. Annem “var” dedi. Öğretmenim heyecanla “Gülsima Sena diyor” dedi. Babamın Hatice yengemin ve annemin ona söylediği bir laf vardı küçüklüğünden beri “Sena kızım sen Gülsimanın sesi olacaksın” ve ben kalemimi sesime teslim ederek sözü Sena’ya vermek istiyorum.
Bu hikaye her 3 aralıkta benim için kocaman yüreği olan amcam ve biricik yengeme benden birer hatıra. Sizler dünyanın en güçlü ve en güzel anne babası oldunuz. Sizler her gece çocuğumuz bizden önce mi sonra mı ölecek diye düşünürken, gözünüzü hiç arkada bırakmayacak bir evlat yetiştirdiniz. Sizin olmadığınız her yerde ben buradayım. Yaşım beşken, yediyken,onken,otuzken, kırkken, elliyken ve edebiyen ben Gülsimanın sesi olmaya devam edeceğim. Çocukken dondurmalardan çıkan bedavalar olurdu. Ve ben gülsimaya seçtirirdim o bir melek olduğu için ne zaman elini atsa hep bedava çıkardı. Gülsimayla kovalamaca oynadığımız zamanlar. Birbirimizi gıdıkladığımız günler, ve inanın ki size söz veriyorum onun yüzünden asla eksik olmayacak olan o güzel gülüşü hiç solmayacak. Engelli demiyorum. Özel çocuk diyorum. Lütfen gülsimalarımızı yadırgamayın, lütfen onlara el uzatın ve onları gülümsetin çünkü ne anneler babalar tanıyorum çocukları gülsün diye her şeyi yapabilen. Ve biricik amcamla yengem, bilin ki o Nehir’e birlikte bakıp güleceğimiz günler yakındır.