İran’ın Suriye Amacı: Mezhep Çatışmaları

Suriye'de Hayat Tahrir eş-Şam öncülüğünde Baas Rejimi'nin sona erdirilmesiyle sağlanan huzur ortamına karşı başlatılan kışkırtmalar ve İran'ın mezhep temelli politikaları üzerine bir analiz.

İran’ın Suriye Amacı: Mezhep Çatışmaları
Nusayri Bölgesi

Suriye’de Hayat Tahrir eş-Şam (HTŞ) öncülüğündeki Suriye Milli Ordusu’nun (SMO), Baas Rejimi’ni sona erdirerek Suriye halkının özgürlüğe kavuşmasını sağlamasından sonra bölgede bulunan terör örgütleri ve çevre ülkeler bu huzur ortamından rahatsızlık duymaya başladı.

 

Yaklaşık 15 yıldır Suriye'deki kaos ortamından beslenen PKK/YPG, İsrail, ABD, Rusya ve İran, Suriye'nin yer altı kaynaklarını ve insan gücünü sömürmeye devam etti. Bu gruplar, oluşan huzur ve güven ortamını bozmak amacıyla Suriye'nin batısında yaşayan Nusayriler (Alevi kökenli bir topluluk) üzerinde propaganda faaliyetleri yürütmeye başladı. Sonuç olarak, bölgedeki toplumsal huzursuzluğu artırmak için sokak protestolarını kışkırttılar.

 

İran'ın Baas Rejimi'ne verdiği desteği tüm dünya bilmekteydi. Ancak 27 Kasım 2024 tarihinde Hayat Tahrir Eş-Şam (HTŞ) güçlerinin başlattığı Rad'ul Udvan (Saldırganlığı Caydırma Operasyonu), Esad Rejimi karşısında hızla zaferler kazanarak Suriye'nin büyük bir bölümünde kontrolü ele geçirdi. Bu durum, İran için beklenmedik bir gelişme oldu. Yalnızca İran değil, Suriye'den çıkar sağlayan Rusya ve diğer bölge ülkeleri de bu gelişme karşısında büyük bir şaşkınlık yaşadı.

 

İran, ilk şaşkınlığını atlattıktan hemen sonra, Suriye'deki huzur ve güven ortamını bozmak için harekete geçti. Amacı, Suriye halkını yeniden kaos ve korkunun hâkim olduğu günlere döndürmektir. Bu doğrultuda, Nusayrileri, yeni Suriye hükümetine karşı kışkırtma ve örgütleme çabalarına girişti. Ancak bu operasyonun asıl hedefi hem özgür Suriye'nin istikrarını bozmak hem de yıllardır zulüm altında hayat süren Suriyelileri koruyan ve her sahada savunan Türkiye’ydi.

 

Nusayriler Neden Bu Kışkırtmaya Geliyor?

Nusayriler, bugün de yaşamlarını sürdürdükleri Lazkiye (Latakya) ve çevresinde, 1920-1936 yılları arasında Fransız Sömürgesi altında bir Alevi Devleti'ne sahiplerdi. İran, bu tarihi geçmişi bilerek Nusayriler üzerinde, yeniden devlet olma imkanının isyanla mümkün olduğu yönünde kışkırtıcı propagandalar yapmaktadır. Bu çabalar, yeni Suriye hükümetine karşı bir ayaklanma çıkarmayı hedeflemektedir. İran’ın bir diğer amacı ise Suriye topraklarında, kendisine bağlı bir bölge oluşturarak yer altı ve yer üstü kaynakları ile insan gücünü sömürmeye devam etmektir.

 

Fransız Sömürgesi/Alevi Devleti Bayrağı (1920-1936)

Doğrudan Suriye’nin istikrarına yönelik bir tehdit olarak görülen bu kışkırtmanın dolaylı hedefi ise Türkiye ve Türkiye’de yaşamını sürdüren Suriyelilerdir. Bununla birlikte, bu girişimin, ırkçı ve mezhepçi ayrımcılığı tüm bölgeye yaymayı da amaçladığı açıkça görülüyor.

 

Suriye’deki karışıklıklardan faydalanarak Golan Tepeleri’nden Daraa’ya kadar uzanan bölgeyi işgal etmeye başlayan İsrail'e karşı, içi boş füze saldırıları düzenlemekten öteye geçemeyen İran, yıllardır Siyonistlere karşı herhangi bir ciddi adım atmamış, aksine Müslümanlar arasında kışkırtıcılık yapmayı tercih etmiştir.

 

Bugün Türkiye ve Suriye’nin de dahil olduğu tüm bölge ülkelerinin, Suriye’de yeniden oluşturulmaya çalışılan tehlikeli planların farkında olması gerekmektedir. İran’ın desteğiyle bölgede mezhep temelli çatışmalar çıkarmaya yönelik girişimlerin açıkça sürdüğü görülmektedir. Olası bir mezhep çatışması durumunda, bu çatışmaların etkilerinin diğer ülkelere de yayılmak istenecektir.