Masumiyet Karinesi Nedir? Toplumda Algısı Nasıldır?
Masumiyet karinesi nedir? Anayasa, CMK ve AİHS’deki hukuki dayanakları, içtihatlar ve toplumdaki algısıyla masumiyet ilkesini inceledik.

Adalet, bir toplumun ayakta kalmasını sağlayan en güçlü sütunlardan biridir. Bu sütunun en sağlam taşlarından biri ise masumiyet karinesidir. Herkesin bildiği ama çoğu zaman göz ardı ettiği bu ilke, “suçluluğu ispatlanana kadar herkes masumdur” anlayışına dayanır. Ancak günümüzde medya, sosyal medya ve kamuoyu baskısı ile bu ilkenin sıklıkla ihlal edildiğini görüyoruz. Peki, masumiyet karinesi nedir, hukuki dayanakları nelerdir ve toplum bu ilkeye nasıl bakıyor?
Masumiyet Karinesi Nedir?
Masumiyet karinesi, bir kişiye suç isnat edildiğinde, kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan suçlu ilan edilemeyeceğini ifade eder. Bu ilke, yalnızca hukukçuların değil, her bireyin hayatını ilgilendirir.
Hukuksal Dayanaklar
-
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Madde 38/4:
“Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” -
Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Madde 2:
Şüpheli ve sanık kavramlarını tanımlar ve kişinin yargılama bitmeden suçlu sayılamayacağını düzenler. -
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) Madde 6/2:
“Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.”
Bu hükümler, masumiyet ilkesinin hem ulusal hem de uluslararası hukuki güvence altında olduğunu göstermektedir.
Masumiyet Karinesi ve İçtihatlar
Anayasa Mahkemesi Kararları
-
2014/12190 Başvuru, 08/10/2015: Medyada kişilerin suçlu gibi gösterilmesi, masumiyet karinesinin ihlali sayılmıştır.
-
2013/5126 Başvuru, 04/06/2015: Kesinleşmemiş karar üzerinden yapılan suçlu ilanı, kişinin haklarının ihlali olarak değerlendirilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları
-
Minelli/İsviçre (1983): Zaman aşımıyla düşen davada bile “suçlu” muamelesi yapılması ihlal kabul edilmiştir.
-
Allenet de Ribemont/Fransa (1995): Polis yetkililerinin sanığı yargı bitmeden suçlu ilan etmesi, ihlal sayılmıştır.
-
Y.B. ve Diğerleri/Türkiye (2007): Yetkililerin dava bitmeden suçlu iması yapması AİHS’e aykırı bulunmuştur.
Toplumda Masumiyet Algısı
Teoride sağlam olan bu ilke, uygulamada çoğu kez yara alır.
-
Medya: Sansasyonel haberlerde “zanlı” yerine “suçlu” kelimesinin tercih edilmesi, toplum algısını şekillendirir.
-
Sosyal medya: Hızlı yargılar ve linç kültürü, adil yargılanma hakkını gölgeler.
-
Önyargılar: Kişinin sosyal kimliği, siyaseti veya geçmişi, suç isnadıyla birleşince toplumda suçlu gibi algılanmasına yol açar.
Sonuç olarak, toplumda masumiyet karinesi yerine “önce suçlu ilan et, sonra ispatla” anlayışı öne çıkmaktadır.
Masumiyet Karinesinin İhlali Ne Gibi Sonuçlar Doğurur?
-
Kişilik hakları zedelenir ve itibar geri dönüşsüz biçimde kaybolur.
-
Toplumda adalet inancı zayıflar. İnsanlar yargıya güvenmez.
-
Uluslararası itibar sarsılır. Hukukun evrensel ilkelerine uyulmadığı algısı oluşur.
-
Tazminat sorumlulukları doğar. İhlal edilen kişi hukuki yollarla hak arayabilir.
Masumiyet Karinesini Korumak İçin Ne Yapılmalı?
-
Medya diline özen göstermeli. “Şüpheli” ve “sanık” kavramları kullanılmalı.
-
Yargı mercileri dikkatli olmalı. Açıklamalar kamuoyunu yönlendirmemeli.
-
Toplum bilinçlenmeli. İnsanlara bu ilkenin bir hak olduğu öğretilmeli.
-
Sosyal medya sorumluluğu artırılmalı. Linç kültürü engellenmeli.
Masumiyet karinesi, yalnızca bir hukuk normu değil, toplumsal vicdanın da temelidir. Bu ilke korunmadığında, hem bireylerin hayatı geri dönüşsüz şekilde zarar görür hem de toplumun adalet sistemine olan güveni zedelenir. Hem bireyler hem medya hem de devlet kurumları, bu hakkı korumakla yükümlüdür.
Kaynak: Yargı TV